* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

 

OF YKY OFFF!

 

Sait Faik'in: "Yazmasaydım çıldıracaktım"ına da; Akgün Akova'nın: "Yazmasaydım beynim buz tutacaktı"sına da ek yapacak durumda değilim, yazmadan durulmuyor işte..

 

Yapı Kredi Yayınları, Orhan Veli külliyatına devam ediyor.. Belki de kendilerince tamamladılar ama, siz bilin eksikler var hâlâ.. Ayrıca, şimdi tek tek almaya da kalkmayın, tamamlandıktan sonra, hepsi bir araya getirilip "hediyesi, Orhan Veli'nin ses kaydı" diyeceklermiş.. Böylece satın aldıklarınızı bir kere daha almak zorunda kalacaksınız, benim gibi sapıksanız.. (Hatta isterseniz Kitap-lık dergisini de almayın, bırakın biriksin.. 4-5 sayıyı bir araya getirip, çok daha ucuz fiyata tekrardan satışa çıkarıyorlar..)

 

Çeviri Şiirler ve Şairin İşi, birbirlerinin peşi sıra çıktı.. Öncelikle yıllardır neden "Çeviri Şiirler" deniyor anlamıyorum; "Bütün Yazıları", "Bütün Şiirleri" dendiği gibi "Çeviri Şiirleri" denmesi gerekmiyor mu? (Asım Bezirci'nin 'Bütün Çeviri Şiirleri'ni kitap içinde kullanan Can Yayınları da kapağa bu ismi uygun bulmamış..) Ya da "Şairin İşi"ndeki yaratıcılıkla bir başlık da buna bulunamaz mıydı?

 

Kitabın editörü Orçun Türkay, Adam Yayınları'nın baskısını esas almış.. Oysa Asım Bezirci'nin hazırladığı kitaba yazdığı Sunu'da şöyle bir paragraf var:

 

"Derlemenin başında yer alan 'Şiir Üstüne' ile 'Güzelin Sırları' ve 'Şiir Üstüne Söylenmiş Bazı Sözler' başlıklı yazılar da Orhan Veli'nin çevirileridir."

 

Adam Yayınları'nda Şiir Üstüne Söylenmiş Bazı Sözler çıkarılmış.. Çünkü, Tercüme dergisinin 19,3,1946 tarihli sayısında çıkan bu yazının altında imza yoktur.. Ne var ki, büyük ihtimalle "Orhan Veli'nin İşi".. Derginin o sayısını neredeyse tek başına hazırladığı hep söylenir çünkü..

 

Kitabın sonundaki 'Yayıncının Notu'nda şöyle denmiş: "Bu kitapta yalnızca Fransız şairlerden çeviriler olmadığından, üstelik Fransız şiiri antolojisine koymayı düşünmediği çeviriler de bulunduğundan ve Orhan Veli'nin kaleme aldığı yaşamöykülerindeki biçemi yakalamak olanaksız olduğundan, eksik kalan şairlerin kısacık yaşamöykülerini 'Yazar Biyografileri' başlığı ile biz ekledik. Bu bölüme kadar olan sayfalarda yer alan dipnotların tamamı O.V.K.'a aittir."

 

Kendi ekledikleri bir şeyi unutmuşlar; 25 şairden 9'unun portreleri konmuş.. "Hepsinin resmini bulamadılar mı yoksa?" diye düşünmeden edemiyorum.. Bu kadar da değil, "madem konuyor bir tanesinin olması şarttı ki, o da söz konusu bölümde ismi ilk geçen şair; François Villon'dur" da diyorum.. Yeditepe dergisinin Orhan Veli'nin ölümünün ardından çıkan (1,12,1950) sayısında Fikret Adil'in yazısına bir bakalım:

 

"VİLLON, DUBOUT VE ORHAN VELİ

 

Fransanın en eski, büyük ve bedbaht şairlerinden François Villon'un nasıl bir hayat geçirmiş olduğu malûmdur. Onun şiirleri bugün dahi örnek eserler arasındadır ve müteaddit baskılar halinde neşredilmiştir. Dubout'nun aynı zamanda kuvvetli bir illüstrasyon üstadı olduğunu ifşa eden yeni baskıda Villon ile onun arasında büyük bir yakınlık görülüyor. Hattâ denilebilir ki, Dubout'nun o her biri ince bir sosyal tetkik olan karikatürlerindeki şiir, mizah ve hiciv kudretindeki şiir, mizah ve hiciv kudretinde Villon'un da payı vardır. Bize bu intibaı veren Villon'u anlayış ve ifade edişine gösterdiği büyük kudrettir.

Dubout'nun kaleminden Villon..

Dubout'nun çizdiği Villon mu, Orhan Veli mi?

 

Merhum Orhan Veli Kanık'ın 'Tercüme Mecmuası'nda münteşir Villon'un 'Asılmışlar Balladı' isimli şiiri de, beş yüz sene ara ile yaşamış bu iki şair arasında bir karabet müşahede ettirecek ayarda muvaffakiyetle tercüme edilmiştir.

 

Sanatkârlar arasında, herhangi millete ve devirlere mensup olursa olsunlar sık sık görülen his ve ifade soydaşlığının bir başka türlüsüne Dubout ile Orhan Veli arasında şahit oluyoruz.

 

Yukarıda gördüğünüz illüstrasyon Dubout tarafından Villon'un şiirleri için yapılmıştır. Bunu her gören, derhal Orhan Veli'nin bir 'portraitcharge'ı karşısında olduğunu hükmediyor. Halbuki Dubout ile Orhan Veli bir kere bile olsun karşılaşmış değillerdir ve birbirlerini tanımazlar. Dubout'ya Orhan Veli'ye benziyen bir tip yaratmak ve çizmek ihtiyacını Villon'un şiirleri vermiştir ve izahı sözle imkânsız bu seziş, ressama görmediği, tanımadığı şairin bu mukadder resmini yaptırmıştı."

 

Bodrum'daki bir tezgahta bulduğu Edebiyat Dünyası (Sayı: 7-8, Ekim 1948) adlı dergiyi hemen bana göndermişti Seda Arun.. Çünkü, Orhan Veli'nin bir çeviri şiiri yayımlanmış ve Seda abla benim bu tür dergileri de topladığımı biliyordu.. Şansa bakın ki, Marceline Desbordes Valmore'dan yaptığı SAADİ'NİN GÜLLERİ adlı çeviri, Orhan Veli'nin bile unuttuğu bir çeviri çıktı..

 

"Aşağıdaki bir şiirini okuyacağınız madame Marceline Desbordes Valmore bizim memlekette pek tanınmaz. Bununla beraber Fransız edebiyatında esaslı bir yeri vardır. XVIII inci yüzyılın sonlarıyle XIX uncu yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. Romantik devrin ilk şairlerindendir. Bahtsız bir hayat geçirmiştir. Babası ihtilalde ölmüş, anasını da on beş yaşındayken kaybetmiştir. Sefalet içinde geçen bir çocukluktan sonra bir müddet terzilik etmiş, sonra da tiyatro hayatına atılmıştır. Çalıştığı kumpanyadaki kabiliyetsiz bir artistle 31 yaşındayken evlenmiştir. Yazılarını neşretmeğe başladığı tarih de bundan sonradır. Kendini zamanın bütün şairleriyle bütün tenkitçilerine sevdirmiş olmasına rağmen hazin bir hayat sürmüş bu kadın şairin pek ince, pek hisli şiirleri vardır. Aşağıdaki şiirini, XIII üncü yüzyılda yaşamış olan Acem şairi SAADİ'nin Gülistan'ından mülhem olarak meydana getirmiştir.

 

                   SAADİ'NİN GÜLLERİ

 

Sana gül toplamak istedim bu sabah ama

O kadar fazla gül doldurmuşum ki koynuma,

Koptu esvabımın düğmeleri birden bire.

 

Havaya dağıldı topladığım bütün güller;

Hepsi rüzgârla savrulup, denize gittiler;

Sularda, bir daha geri dönmemek üzere.

 

Tutuşmuş gibi, kıpkırmızı oldu dalgalar.

İşte esvaplarımda hâlâ gül kokuları var..

Gel, duy o kokulu hâtırayı, üzerimde.

 

                  Marceline Desbordes-Valmore'dan

                              Orhan Veli KANIK"

 

Seda abla da en az benim kadar sevinmişti elbette.. Hemen YKY'den Sabri Koz'a haber verdiysek de, kitap baskıya girdiği için bu konuda bir şey yapılamadı.. Yapılacak daha önemli şey ise, derginin diğer sayılarını bulmaktı.. 26 sayı çıkmış gözüküyordu ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde bir kaç sayısı eksik ve olanları da dağılmak üzere olan bir cilt içinde buldum.. Üzerinde biraz çalışılırsa, mutlaka yeni bir şeyler çıkarılacaktır.. Buna dair iki örnek verebilirim; birisi Özdemir Asaf'ın derginin sayfalarında unutulan iki şiiri.. (Burada bilmeyenler için, bu güzel rastlantıyı belirtmek zorundayım; Seda Arun, Özdemir Asaf'ın kızıdır..) İkincisi de gene Orhan Veli'yi ilgilendiriyor; bir La Fontaine Hikayesi vardı dergide.. Şevket Rado'ya Mektuplar kitabında ve sonra yayımlanan La Fontaine Masalları'nda Şevket Rado'nun notuna güvenilerek "daha önce neşredilmemiştir" denilen notun doğru olmadığını ispatlayan (ufak tefek farklarla) İhtiyarla Eşeği hikayesi..

 

Kahraman Okur olarak ödevimi yapmaya devam etmek için bir de Şairin İşi'ni ele almam gerekiyor.. Öncelikle Şairin İşi'nin editörlerini kutlamalıyım, böylesi zor bir kitabın altından iki kişi ancak kalkabilirdi çünkü.. İncilay Yılmazyurt ve Ayfer Tunç üstlenmiş bu görevi de..

 

"Can ve Adam yayınevleri tarafından da yayımlanan Orhan Veli Bütün Yazıları kitabının son halini almasını Asım Bezirci ve Memet Fuat sağladı. Memet Fuat ve Asım Bezirci'nin çalışmasına büyük ölçüde sadık kalarak hazırladığımız bu kitaba, Şairin İşi adını verdik; Adam Yayınları tarafından Bütün Yazıları başlığıyla yayımlanan kitapta -Bütün Şiirleri kitabında bulunduğu için- yer verilmeyen 'Garip' ve 'Garip İçin' başlıklı yazıları da ekleyip açıklamalı dizin hazırladık. Değişik gazete ve dergilerde yer almış yazılardaki imla tutarsızlıklarını giderdik."

 

Yazılandan anlaşılan Garip'in manifestosunu kitaba koymayı önemsememiş Adam Yayınları ama, YKY de Çeviri Şiirler'deki (kendi baskılarına aldıkları ve almadıkları yukarıda bahsi geçen) yazıları önemsememiş..

 

"Büyük ölçüde sadık kalarak" yapılan bu zor editörlük sırasında, bir tek yazının yeri beğenilmeyip değiştirilmiş, bir de Öyküler bölüm olarak başka bir yere alınmış o kadar..

 

Adam Yayınları'nın Konuşmalar bölümüne uygun bulduğu "Orhan Veli Cevap Veriyor" adlı, Milli Birlik'te 1,4,1947'de yayımlanan "Gazetenizin birinci sayısında yazarlarınızdan biri benden bazı sualler soruyor." cümlesiyle başlayan yazıyı Yazılar bölümüne uygun bulmuşlar..

 

İncilay Yılmazyurt ve Ayfer Tunç, Tercüme dergisine bakmamışlar, ne de olsa ellerindeki büyük ölçüde sadık kalacakları kitapta o derginin ismi geçmiyordu.. Oysa, Orçun Türkay'ın bakması gerekiyordu.. Ne var ki o da sadece şiir çevirileriyle ilgilendiği için, gözüne çarpmamış olmalı.. Buradan "bir yazarın Bütün Yapıtları hazırlanırken, hepsinde bir / birkaç kişinin ortak olarak çalışması doğru olur" sonucunu çıkarıyorum.. Tıpkı Asım Bezirci'nin ve Memet Fuat'ın yaptığı gibi.. Oysa, bu seride ortak olan tek bir el var; "Kapak Tasarımı: Nahide Dikel".. Belki bir de Şefik Matbaası'nın ustalarından birinin eli..

 

Tercüme dergisine baksalardı, Gogol'den Erol Güney ile birlikte çevirdikleri Üç Hikaye için yazdığı inceleme yazısını görebilirlerdi.. Bu kadarla da kalmaz, Sabahattin Eyuboğlu ile birlikte André Malraux'tan yaptıkları Sanat Psikolojisi'ni; Kadınlar Mektebi ve Tenkidi ile Sevememek başlıklı iki kitap tanıtım yazısını; hepsinden önemlisi, Stendhal'ın Sandık ve Hortlak isimli öyküsünü de mutlaka görürlerdi.. Görselerdi hoş olmaz mıydı?

 

Olurdu elbette ki.. Oysa, daha bir kaç ay önce hatırlattığımız (Ayfer Tunç'un okuyup yanıt verdiği) yazıda ismi geçen; Mayıs 1953 tarihli Türk Tiyatrosu Dergisi'ndeki Tartuffe'ün Molyer'in Hayatındaki Yeri adlı incelemenin de, 1933 tarihli İnkılap dergisinin 1. sayısındaki Su ve Susuzluk öyküsünün de yer alması gerekirdi.. Yahya Kemal'in Orhan Veli'ye söylediği şu söz buraya ne kadar da uyuyor:

 

"Köşkleri var, halayıkları var. Fakat bizim duyduklarımızı duymuyorlar, bizim düşündüklerimizi düşünemiyorlar. Biz düşünüyoruz, düşünülmüş halde kendilerine anlatıyoruz, yine anlamıyorlar."

 

M Şeref Özsoy


ANA SAYFA