* iletişim..>>

 

* neden ORHAN VELİ?>>

* neden ŞİİR EVİ?>>

* etkinlikler>>

* ulaşım>>

* ORHAN VELİ sergisi>> * şiir yaprağı sonuçları>>

* düzenSİZ YAPRAK>>

* bağlantılar..>>

KANIK'sadığım biri

ORHAN VELİ

Yazan: M. Şeref Özsoy

JUST FOR THE HELL OF IT

111 Poems by ORHAN VELİ

Translated by

Talat Sait Halman

ORHAN VELİ KANIK

Fremdarting

übersetzt von

Yüksel Pazarkaya

ORHAN VELİ'nin

çevirdiği şiirler

Haz: TUNÇER BAYKAŞ

 

ÇOK KAYNAKLI AMA

TELİFSİZ

 

Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül’e teşekkür etmek gerek.. Kendisi yerel yönetimlerin görevlerinin sırf mekanların varlığını değil, ‘ruh’unu da kapsadığının bilincinde..

 

Bu kapsamdaki gayretlerinden biri, geçtiğimiz günlerde yayımladıkları ‘Türk Şiirinde Bir Garip Adam Orhan Veli Kanık’.. Hatta duyurduklarına göre bu kitabı, Ahmet Mithat Efendi hakkındaki bir çalışma izleyecekmiş.. Ne güzel..

 

Oysa kısa bir süre önce Beşiktaş Belediyesi’nden Orhan Veli’nin doğum gününü Şairler Parkı’nda kutlamak için izin istemiştik de, hazırladığımız programa bakılmaksızın ‘bu kadar kısa zamanda doğru düzgün bir program hazırlanamaz. İleride, geniş bir zamanda bir etkinlik yaparız’ diye reddedilmiştik.. Bu girişimden kendi adıma tek çıkarım, Aşiyan’daki Orhan Veli heykelinin yıllar önce kaybolup sonra denizden çıkan martısının Beşiktaş Belediyesi’nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü’nün odasını süslediğini öğrenmem oldu..

 

Beykoz Belediyesi’ne dönersem, tebriklerin yanına biraz da teessüf eklemeliyim.. "Mekanın ruhunu koruma-yaşatma çalışmaları"nı ve 15 Nisan’da yapılan Orhan Veli programını 16 Nisan’da gazetelerden okumaktı beni üzen..

 

Daha sonradan öğrendiğime göre pek çok gazete-TV çalışanın (özel kuryelerle gönderilen davetiyelerle) davet edilmesinin yanı sıra katılmayanlara kitapları (gene özel kuryelerle) gönderilmiş.. Buna rağmen 5. yıldır açık olan Orhan Veli Şiir Evi’nin hiçe sayılması tarif edemeyeceğim kadar üzdü beni..

 

Varlığımızdan bihaber olduklarını düşünüp avunmuştum ama, bir gazeteci arkadaşımın “Orhan Veli Şiir Evi’nin koleksiyonu eksik kalmasın” diyerek verdiği kitapla yanıldığımı anladım.. Çünkü benim kitabım Kanık’sadığım Biri Orhan Veli ve Orhan Veli Şiir Evi’nin resmi sitesi www.orhanveli.net kaynaklar arasındaydı.. Sırf bu kadarla kalınsa iyi, kitapta kullanılan görsel malzemenin yarısından çoğu sitemizden alınmıştı.. Yani editör Fatih Andı’nın belirttiği gibi ‘kitabın görsel malzemeyle zenginleştirilmesi için kütüphanelerde uzun süren kaynak tarama’sı yapılmamıştı..

 

Duygusal yanı bir kenara bırakıp, kitabı inceleyecek olursam bu kitap; Yılmaz Taşçıoğlu’nun ‘değerli çalışmalar’ dediği 5 kitabın (ki arasına benim kitabımı da almasına rağmen) yanına yaklaştırılamayacak bir kitaptır.. Aslında bu beş kitaptan Bilge Ercilasun’un kitabını çıkarıp Memet Fuat’ın Orhan Veli’sini koymak gerekir.. Çünkü Ercilasun’un kitabı da bir tez kitabından öteye gidememiş, Yılmaz Taşçıoğlu’nun kitabı gibi ‘eserlerinden seçmeler’le doldurulmuştur.. Bunu örneklemek için Yılmaz Taşçıoğlu’nun 200 sayfalık kitabı için şöyle bir tablo oluşturabilirim:

 

* Künye, sunuş, önsözler, içindekiler, indeks, kaynakça: 19 sayfa

* Yılmaz Taşçıoğlu’nun yazdığı bölüm: 96 sayfa (ancak bu bölümden 16 resim sayfası, 13 boş sayfa, 4 dipnot sayfası, incelenen-örneklenen 40 şiirin yaklaşık tutarı olan 10 sayfa da çıkarılınca 53 sayfa kalıyor..)

* Kalan 90 sayfada da Orhan Veli’nin ardından yazılanlar (7 adet), eserlerinden seçmeler (27 şiir, 4 çeviri, 16 nesir, 4 röportaj) bulunmakta..

 

Benim koleksiyonumdaki “kitap kapakları ve el yazıları” için herhangi bir telif talep edemem elbetteki ancak merak ediyorum, Orhan Veli’den böyle bir seçki yapılırken ya da kullanılan fotoğrafların (aman Ara Güler duymasın, künyede “fotoğraf: İsmail Küçük” yazılı..) telifleri hiç düşünüldü mü?.. Yoksa kitabın bir belediye kültür hizmeti adına yapılmasının ardına mı saklanıldı?.. Ben Orhan Veli için yazılan şiirleri derliyorum ve bu sırada Orhan Veli’nin kendi şiirlerinde ismi geçen 2 şiirini de bu antolojiye almak istiyorum.. Antoloji ne zaman yayımlanır bilemem ama, şimdiden bulabildiğim şairlerden-mirasçılarından izin istiyorum.. Bugüne kadar sadece iki şair için yayımcısı telif istedi.. Bunlardan biri Nazım Hikmet, diğeri de Orhan Veli’dir..

 

Tüm bunlar kitabın editöryel kısmı, biraz da Taşçıoğlu’nun yazdıklarına bakalım..

 

Öncelikle Hakan Sazyek ile benim kaynak göstermeksizin alıntı yaptığımızı söylemesini bir soru olarak algılayarak Taşçıoğlu’nu yanıtlayayım: Sabahattin Ali’nin Yaşar Nabi’ye “Bizim şu genç şairlerin, yani Orhan Veli ile Oktay Rifat’ın başlarına gelenlere pek müteessir oldum. Zavallı çocukların genç yaşta cinnet getirecekleri hiç tahmin edilmezdi. Acaba onların şiirlerini yayınlamaya aracı olduğum için bu hazin sonuçtan ben de sorumlu muyum diye vicdanen ben de acı çekiyorum” diye yazdığı mektup, şu kitaptandır: Dost Mektuplar (Mektuplarıyla Edebiyatçılarımız), Haz.: Yaşar Nabi, Varlık Yayınları, 1972, s.85-86

 

Sabahattin Ali’nin adı geçmişken, s.29’daki fotoğrafa değinmekte yarar var.. Kitabı eline alıp görme şansı yakalayanlar “ne alaka?” demiş olabilirler.. Kimseyi merakta bırakmadan söyleyeyim, o fotoğrafı Sabahattin Ali çekmiştir.. Bakmayın siz fotoğrafın altındaki “Yakın çevresi ile” lafına.. Atatürk Orman Çiftliği Tren İstasyonu önünde çekilen bu fotoğrafın bir benzeri daha vardır.. Tek farkla, o karede Sabahattin Ali resimdeki bir kişiyle yer değiştirip fotoğraf makinesinin önüne geçmiştir.. “Yakınları” denenler de şunlardır: Matika Szabo, Filiz, Szabo, Muvaffak Şeref, Roji Szabo, Rebia Şeref, Aliye Ali..

 

 

 

Kaynak göstermeye (haklı olarak) bu kadar meraklı olan Taşçıoğlu, neden yaptığı alıntıları eksik-gedik bırakıyor anlayamadım.. 51. sayfada, Orhan Veli'nin Garip’in 2. baskısına yazdığı önsözden bir cümle alıntılayarak kendi düşüncelerini doğrulamaya çalışıyor:

 

Şair bu önsözde arkadaşlarına üstü örtülü biçimde sitem ettikten başka, ilk baskıdaki önsözü ‘Şimdi yazmaya kalksam herhalde aynı şeyleri yazmam’ diyerek görüşlerinin değiştiğini belirtir.

 

Oysa şair, hemen ardından şöyle devam eder: “Ama, bundan dolayı kim beni haksız bulabilir? Onları beş sene evvel yazmıştım. Beş sene sonra aynı şeyleri söyleyecek olduktan sonra ne diye yaşadım? O günden ölseydim olmaz mıydı? 1941 senesinde söylediklerim, 1616 senesinde 52 yaşında iken ölen Shakespeare’in, 377 yaşında söylemesi lazım gelen sözlerdi. Aynı şekilde, bundan yüz sene sonra yaşayacak bir şairin sözleri de benim yüz otuz bir yaşında düşüneceğim şeyleri anlatmalıdır.

 

Alıntılardaki eksiklikten daha büyük yanlışlar da doğuyor.. İşte s.93’te böyle bir eksiklik var: “Bedri Rahmi Eyuboğlu, Orhan Veli ile onun ve arkadaşlarının şiirlerinin en büyük savunucusu Nurullah Ataç’ın arasının bozulmasında böyle bir takılmanın rolü olduğunu belirtir” diyerek, Bedri Rahmi’nin Yeditepe dergisindeki (1.12.1951) bir yazısından alıntı yapar..

 

Nurullah Ataç (…) bir gün Orhan’a şöyle diyor: ‘İlahi Orhan Veli! Senin şiirlerin için yazdığım makaleleri birçokları ciddiye almışlar. Bunları sırf alay etmek için yazdığımı kimse fark etmemiş. Sen ne dersin? Orhan Veli kıs kıs gülerek bir Nasreddin Hoca edasıyla: ‘İşin tuhafı şu ki, ben de şiirlerimi tamamıyle şaka diye yazıp neşretmiştim. Bazıları ciddiye aldılar!

 

Ancak eksik kalan bir sonraki cümle şöyledir: “Rivayete nazaran o gün bugün Nurullah Ataç – Orhan Veli dostluğu iflah olmamış.” Yani bu ‘takılma’, ikilinin arasının bozulduğu dönemin değil, asıl ‘iflah olmayan’ dönemin başlangıcını sağlamıştır..

 

Sayfa 27’de Orhan Veli’nin tiyatroda aldığı rolleri sıralanırken “Moliére’in Zor Nikah’ındaki üstad-ı sani rolü” alıntısı Adnan Veli’nin hazırladığı Orhan Veli İçin’den alınmış ancak, aynı kitabın son sayfasındaki ‘Düzeltmeler’ gözden kaçmıştır: (Adnan Veli, a.g.e., s.92) “11 inci sayfa, 8 inci satırdaki <<Üstad-ı Sani>> kelimeleri <<Müstecap Çelebi>> olacaktır.

 

Tüm bunlar çok basit şeyler olabilir ancak, 33. sayfadaki şu cümlenin kaynağının belirtilmesi gerekmez miydi?..

 

Mezartaşına Emin Barın tarafından yazılan yazı, hayatı boyunca karşı çıktığı kafiyeden mezarında bile kurtulamadığını gösteren trajik bir şaka gibi durmaktadır:

ORHAN VELİ

1914-1950

 

Asıl trajik şaka (ki aklıma şakadan öte şeyler gelse de), Yılmaz Taşçıoğlu’nun, Sunay Akın’ın şiirini düzyazıya çevirdiğini belirtmeyi unutmuş olması mı yoksa?..

 

şiirden kovduğu uyağın

dönüp dolaşıp

sonunda mezar taşına

konması ne

garip:

Orhan Veli

1914-1950

 

Beykoz Belediyesi’nin bundan sonraki çalışmalarını daha yetkin ellere teslim etmesini dilerken; Murathan Mungan’ın Bir Garip Orhan Veli’si; Met Üst’ün Orhan Veli’lemeler’i; Bilge Ercilasun’un Orhan Veli Kanık’ı ya da Özgür Yayınları’nın korsan kitabı Orhan Veli’nin olduğu gibi bu kitabın da benim koleksiyonuma katkıdan öte, edebiyat alanına herhangi bir katkı sağlayacağını sanmıyorum..

 

M. Şeref ÖZSOY


ANA SAYFA